Ôîðóì î ïðåêðàñíîì: Òóðöèè è âñåì, ÷òî ñ íåé ñâÿçàíî

Èíôîðìàöèÿ î ïîëüçîâàòåëå

Ïðèâåò, Ãîñòü! Âîéäèòå èëè çàðåãèñòðèðóéòåñü.



×èòàåì ïî-òóðåöêè. ISLAK AŞK

Ñîîáùåíèé 1 ñòðàíèöà 5 èç 5

1

 ðóáðèêå "×èòàåì ïî-òóðåöêè" áóäóò íàõîäèòñÿ ðàññêàçû, êîòîðûå âû ìîæåòå ÷èòàòü ïðÿìî íà ôîðóìå
Ãëàâà 1
'' Hatıralar Canlanır, Dünlerin yatağında.''

Güneş yeni bir sabaha merhaba diyordu.Bahar hiç bu kadar sevinçli olmamıştı geldiğine.Çiçekler, böcekler eşliğinde ahenkle dans ediyordu usanmazcasına.Kırlardaki coşku, sevdaların habercisiydi yine.Gökyüzü mavi showlarından birini daha sunuyordu güne.Yağmurların aşkı, rüzgarların merakı olan bir gencin hikayesi bu günün altında sürmekteydi.

Rallen 22 yaşında genç bir delikanlıdır. Kanı delidir ama yüreği ondan delidir.Kızıl saçları kısık gözlerini gölgeler.
Orta-tıknaz bir boya sahip Rallen'in,Hafif toplu ama yıllara meydan vermeyecek bir olgunluğa sahip vücudu vardır.Gözleri ela, bakışları her aşkın  içine sinecek kadar kuvvetlidir..En sevdiği renk turkuaz, en sevdiği sayı 3 ve en sevdiği şeyde yağmurdur.Rallen Stuttgarta baglı Ludwigsburgun bir köyü olan Offenbachta yaşamaktadır.Frankfurt’un hemen dibi olan bu tatlı yerleşim yeri, Frankfurt’tan biraz daha ufak ve daha sakin bir yapıya sahiptir.
Rüzgarda ellerini iki yana açıp o güce karşı koymayı hep sevmiştir Rallen.Henüz genç yaşta olmasına rağmen çok olaylar yaşamıştır.Tek yaşamadığı bir şey vardır bu yaşına kadar, o da ''AŞK''.
Annesini henüz 3 yaşında iken kaybeden bu ela gözlü rüzgar savaşçısı delikanlı, babası ile kendilerine ait bir evde yaşamaktadırlar.
Rallen ortaokuldan sonra (maddi durum yüzünden) okumayı bırakmıştır.Babası Demir ocaklarında, metallerin ateşle dans ettiği bir iş yerinde,iş kazasına maruz kalarak bir kolunu kaybetmiş ve malülen emekliye ayrılmıştır. Rallen, küçükken günlerinin bir çoğunu uçurtmalarla baş göz olup geçirmişti.Şuan artık bir amaca yönelmiş ve bir seyahate karar vermiştir.Rallen'in gayesi; Hep ilgisini çektiği rüzgarın, daha ona neler getireceğini ve nelere kadir olduğunu araştırmaktır.Küçükken yaptığı uçurtmaların enerjisi olan o esrarlı hava hep merakını cezp etmiştir. Bu konuyu babasına açan Rallen, çok güzel bir sürprizle karşılaşır.Babasının, ''Herwez'' adında Frankfurt meteoroloji merkezinde çalışan bir arkadaşı vardır.Rallen'e onun yanına bir süre gönderebileceğini ve merakını gidermesinde kendisine yardımcı olabileceğini söyler.Rallen bu sürprizden çok hoşnut olduğu gibi, içini de sıcak bir heyecan kaplar.Hemen hazırlıklarını yapıp en kısa zamanda yola koyulur.

***

Rallen, babasının tek çocuğudur.Annesi iki kez düşük yapmış ve hastalıklı bir hayat sürmüştür.Rallen'in 3 yaşına bastığı günün arifesinde bir yolculuğa çıkmaya karar verirler ve ertesi gün kendi arabaları ile yaptıkları kazada, Annesi ağır yaralanır.Hastaneye kaldırılan Rallen'in annesi kazadan 2 saat sonra hayatını kaybeder.Ölüm meleği, annesini 40 yaşında hayattan koparırken, hayat Rallen'e 3. yılını bağışlamaktadır.
Babası hafif sıyrıklarla kurtulmuştur.Rallen ise arka koltukta emniyet kemerinin etkisiyle hayatta kalabilmiştir.O günden bu yana Babası değil yeni bir araba almayı, hayatının geri kalan kısmında arabaya binmeyi ve araba sürmeyi bile yasaklamıştır kendisine.Çünkü sevdiği kadını bir kazada kaybeden ve direksiyonda kendisi olduğu için kendisini suçlu gören Rallen'in babası psikolojik durumdan ötürü bu kararda iddialıdır.
Dolayısıyla Rallen, şehire 1 saat arayla giden minibüslerden birine atlayıp Frankfurt’a varmak için adımlarına başlar..
Yanına,İçinde bir kaç eşya ve çamaşır olan çanta almıştır. Puslu, bir o kadarda hayat kokan bir nisan ayıdır.Hava bahara inat edercesine soğumuş ve ilikleri titreten bir role bürünmüştür.Rallen'i, Frankfurt'a daha doğrusu merakının merkezine, hayallerinin odağına götüren minibüs bir kaç adım ötesinde durmuş sanki Rallen'i beklercesine  kısa kısa ara gazları vermektedir..Rallen'in annesinden kalma etrafı gümüş grisiyle kaplı saati 08:32'yi gösterirken.

..ve Rallen minibüse biner..

Rallen'in hayallerine yolculuğu başlamıştır artık. Rallen için, havanın kararması, ilikleri esir alan, baharı şaşırtan o soğuk bile bu yolculuğa engel değildir.Yaklaşık yarım saat sonra Minibüs Frankfurt’a, usulca manevralarla varır.Babasının arkadaşı, Rallen'i bir bankta elinde bugünün gazetesi ile beklemektedir.Rallen minibüsten iner ve adama doğru yaklaşır.Adam direk söze girerek;

- Sen Rallen olmalısın.

(Bundan sonraki bazı kısımlar Romanın karakterleri ağzından aktarılacaktır)

Babamın arkadaşı olduğunu düşündüğüm adamın sorusuna biraz geçte olsa cevap verdim:

- Evet bayım.

Adam uzun boylu, kır saçlı, siyah gözlü Kırklı yaşlarında birisidir.Akşam üstünün o soğukluğuna aldırış etmezcesine ince bir gömlek vardır üzerinde.Elindeki gazeteyi banka bırakarak elini uzatır;

- Memnun oldum Rallen. Bende Herwez Jozeques.

Hafif bir tebessümle tokalaştım adamla ve içimdeki gerçekleşme arifesine gelmiş hayallerimin ısısıyla artık üşümüyordum da.Herwez amca diye mi hitap etsem acaba diye içimden geçirirken, bir ses böldü düşüncelerimi;

- Karnın aç mı? Yakında bir lokanta var.Enfes yemekleri vardır.İstersen güzel bir akşam yemeği ziyafeti verelim ne dersin?

Adamın, babacan ve iyi bir aile babası tavrının yanı sıra, sempatizan hareketleri, samimiliği içime sinmiş ve güvenimi ısıtmış olmalı ki artık Herwez amca demeği kararlaştırmıştım.

- Peki Herwez amca.

***

Rallen, Herwez ile güzel bir akşam yemeği yer. Artık güneş etkisini ışığı ile beraber tamamen kaybetmiş ve soğukluk vefasızca acımasızlığını daha da arttırmış, Hain bir hal almıştır.
Sanki bir kış ayında akşam yemeği yemişçesine, Lokantanın elektrikli sobası eşliğinde lokmalarını yudumladılar ve Herwez, karnının doymasıyla iştahla bir sigara yakar. Jelatininden kurtardığı yaldızlı sigarasını dede mirası çakmağı ile yakarak söze girişir, anlatmaya başlar;

- Rallen, belki baban anlatmıştır benim hakkımda bir şeyler. Ben meteoroloji merkezinde çalışmaktayım.Duyduğum kadarıyla rüzgarlara aşırı bir ilgin varmış.Tam adresindesin ufaklık.Benim bölümümde de yağışlardan çok rüzgarları takip ediyorlar.Bilirsin, hava durumu için gerekli bir kaç malzeme vardır.
Bulutların yönü, hızı, yağışların miktarı, uzunluğu vs.. gibi. İşimize en büyük ölçüde yardımcı olan etken rüzgardır.Eğer bir meteorolojist olarak, rüzgarı iyi tanır, onun neler yapabileceğini kestirebilirsen hava durumunu oluşturman içten bile değildir.Çünkü Bulutların hareketlerinden, yağışların oluşmasına kadar bir çok olayda rol oynamaktadır bu gizemli hava akımları.
Dolayısıyla benim yanımda, merak ettiğin o hava akıntısı hakkında çok şeyler görecek ve öğreneceksin.Bende sana bu konuda yardımcı olmaktan son derece mesut hissedeceğim kendimi.

Herwez'in sözleri bir müddet sonra, Rallen'in kulaklarında buğulanmaya, yankılanmaya başlamıştır.Çünkü konuşma, konular uzadıkça zaman almaya başlamış ve saat 22:00'yi geçmiştir.Yolculuk öncesi minibüsü kaçırmamak için erken kalkan Rallen, uykunun ellerine mahkum olmak üzeredir.Herwez bu durumu sezer ve sözlerini en tatlı yerinde bir bıçak darbesi gibi yarıda keserek;

- Rallen sanırım epey yorgunsun. Malum yol yorgunluğu. Hadi seni kalacağın otele bırakayım.Ben hayatımın anlamı olan güzeller güzeli bir kızımla birlikte yaşıyorum istersen evimde, bizimle birlikte de kalabilirsin.Karar senin.

Rallen uykunun etkisinden bir an olsun sıyrılarak;

- Fark etmez efendim. Siz nasıl uygun görürseniz öyle olsun.Ben yurtta da kaldım bir zamanlar.Otelde yalnız başıma sabahlamak pek problem olmaz benim için.

Herwez genç delikanlının sözüne kulak vererek ve son anını yaşayan sigarasından bir nefes daha çekip kül tablosunu gıdıkladı.Lokantadan ayrıldılar.Herwez, Rallen'i kalacağı otele bırakıp, sabahleyin görüşecekleri yeri bildirip vedalaştı..

Rallen'in kafasında bir düşünce hakim olur.Herwez amca dediği adamda, babası gibi eşinden yoksun bir hayat sürmektedir.Ya ayrılmışlar yada onu kaybetmiş diye içinden tahminlerde bulunurken, artık uykusu onu tamamıyla hakim alma moduna girmiştir.
Kızıl saçlı, cevher yürekli genç adam yatağa bırakıverir kendini.Gözkapakları, sanki hiç sabah olmasını istemezcesine inmek için sabırsızlanmaktadır.

Sabah uyandığımda, saat 7:20'yi gösteriyordu.Yorgun olmama rağmen erken uyanmış sayılırdım.Aniden gözüme yatağın sol tarafında duran, koyu kahverengi ahşap sehpanın üzerindeki kitap ilişmişti.Dikkatimi çeken tarafı kitabın başlığı idi.''Gümüş Küller'' Benden önce bu oda da kalan biri unutmuş diye düşündüm.Kitabın ismi ilgimi çekse de okuyacak pek vaktim yoktu. Herwez amca ile buluşacağımız otel lobisine inmem gerekiyordu.Bugün yapacak çok işimiz vardı ve her şey yeni başlıyordu benim için.Uçurtmalarıma yön ve kuvvet veren Rüzgarın deliliğini ölçenlerin yanına gitmek için sabırsızlanıyordum.

Otelin lobisine indim.Sol tarafta, suni maddeden yapılmış akasya süslerinin altındaki koltuklarda Herwez amcayı gördüm.Yanında da genç bir kız oturuyordu.Kızın yüzünü elinde okumuş olduğu ve yüzüne bir siper gibi çektiği dergiden ötürü görememiştim henüz.Rutin adımlarla yanlarına yaklaştım:

- Merhabalar.

Sesimi duyar duymaz, Kızın yüzünde sanki siper vazifesi gören dergi bir anda çekilmişti.Gördüklerim, hayatımda gördüğüm en güzel kız tercümesini yapmaktaydı bana.

Rallen, gördüğü güzellik karşısında içindeki fırtınaların kıvılcımlarını bile hissetmemişti baştan.Herwez'in biriciğim dediği, hayatının baharını yudumlayan, 18 yaşındaki kızı, Rallen'in gözlerinin içine bakmaktaydı.Sarı saçlı, mavi gözlü ve bakışları dünyadaki bütün ceylan gözlerinin karışımından oluşmuş bir melek endamıydı sanki.

Herwez sanki bir rüyayı bölercesine, yaşlı titrek sesi ile:

-Hoş geldin Rallen.Umarım iyi bir uyku çekmişsindir.Biliyorsun bugün yapacağımız çok şey var.

Rallen, gözlerini bir an olsun kızdan ayırmadan, güya Herwez amcasını dinliyormuş gibi dudak altından tebessümler döktürüyordu.
Adam Rallen'în dalgınlığını görmüş olmalı ki usanmadan, ikinci kez söze girerek:

- Ha bak bu kızım Linda. Linda buda Rallen. Samimi bir arkadaşımın oğludur.

Linda isimli, meleklerin hamuruyla yoğrulmuş kız ilk kez suskunluğunu bozarak:

- Memnun oldum Rallen, günaydın.

Rallen'in, hayatında duyduğu en tatlı günaydındı bu.

Ïðîäîëæåíèå ñëåäóåò...

+1

2

Ãëàâà 2

Aşk benzen usulca akan bir nehirdir, damarların arasından..

   Beyaz duvarlar, gri sütunlar ve üsteleri, açık mavi üniformalı bir sürü kişi.Frankfurt’un meteoroloji binasında adımlarım, sanki bir mağaranın içinde yürüyormuşçasına yankılanıyor.Herwez amca bir adım önümden ilerliyor ve ben arkasından bir aynasız gibi takip ediyorum onu,Güzeller güzeli Linda’yı da yanımızda olmasa da aklımda taşıyarak.Bir sürü kapılar geçiyor, odadan odaya giriyorduk.
Sonra, sanki yakutlarla çevrilmiş, duvarları bir müzenin ahengini andıran bir odaya girdik.Herwez amca elindeki anahtarı üzerinde Laptop bulunan masanın üstüne koyarak:

-     İşte evlat, benim çalışma odam. Buraya sabahın 8’inde gelir, akşam 6’lara, 7’lere kadar gözlemde bulunurum.Tabi yalnızda değilim.Bu konuda bana yardımcı olan arkadaşlarımda var.Rüzgar, sonucu pek kestirilemeyen hava akımlarıdır.Buradaki cihazlarla ve gökyüzünde gözlem yapan uçaklarımızdan gelen bilgileri birleştirir, çözümlemesini yapar sonra haber şekline dönüştürürüz.
-     Peki, rüzgârın sonunda yağmur mu olacak, yoksa kar mı nasıl anlıyorsunuz?
-     Rüzgarın sertlik, hız gibi dereceleri vardır Rallen.Bunun yanı sıra taşıdığı bulutlarda etken.Malumun bir çok bulut çeşidimiz var okulda öğrenmişsindir.Ne mezunuydun sen?
-     Ortaokul
-     Hımm.Terk mi ettin?
-     Evet.
-     Anladım.Sanırım maddi problemler veyahut okumak istemedin(Sanki zeki bir çocuğa benziyorum havası verir gibi konuşuyordu.)
      Konuyu değiştirme maksadıyla elimi sağ tarafta yanıp sönen ışıkların üzerinde gezdirdim.
 
-     Aman Rallen.O ışık olarak gördüklerin aynı zamanda tuş takımıdır.Basmamaya özen göstermelisin.
       
   Aklımda zaten Linda’nın yüzü dolaşırken, Herwez amcanın bu tavsiyesini hiç tereddüt etmeden kabul ettim ve ellerimi ışıkların üzerinden çektim.Ardından o odadan çıktık.Herwez amca daha bana bir şeyler mırıldanıyordu homurtular eşliğinde.Ben çoğu kısmına kulak vermiyordum, daha doğrusu veremiyordum.Oysa ki büyük bir merakla ve istekle gelmiştim buraya.Yıllardır merak ettiğim rüzgarın içeriğini ve gücünü keşfedecektim ama ne var ki aklımda Linda tur atıyordu.Gördüğümden bu yana bir kez olsun çıkmamıştı zihnimden.

      ***

   Rallen ilk kez aşık oluyordu; ki zaten aşık olduğunun da pek farkında değildi.Linda’nın gözleri, bakışları hep hayal orduları ile gezmekteydi, Rallen’in beyin kıvrımlarında. Üstelik henüz açılamamıştı da kıza. Sadece Günaydından ibaretti bütün konuşması. Meteoroloji merkezinden bir müddet sonra, altta ek bir binada bulunan kafeteryaya indirler.Burası aynı binanın hizmetinde olan, bir nevi dinlenme alanıydı.İşçiler genellikle öğle molalarını burada geçirmekteydiler.

-     Ne içersin Rallen?
-     Bir kola alabilirim.
-     Peki.
Herwez elindeki meteliği kola makinesinin içine, gazoz kapağı oynayan çocukların heyecanını taşırcasına attı. Makineden birkaç gürültü kaosundan sonra bir kutu kola düştü hazneye. Adam kolanın kapağını da açma zahmeti göstererek bir bakıma kibarlık yapıp kolayı Rallen’e uzattı.

-     Anlatır mısın Rallen, hayatın nasıl geçmektedir.Günün büyük bir çoğunluğunda neler yapmaktasın?.

     -Ben babamla yalnız yaşıyorum.Babam emekli.Biliyorsunuz ki, tek kolunu iş kazasında kaybetmişti.
     -Evet
    - Ortaokulu bitirdikten sonra bir kursa yazdırdı beni babam. Daha doğrusu bir yurt. Burada; resim, vs.. dersleri verilmekteydi.Mezun olabilen Ressam statüsüne kavuşuyordu.
-     Peki ne oldu bıraktın mı orayı?
-     Bir zaman sonra sıkılmaya başladım.Zaten içimde pek ressam havası-hevesi de yoktu. Ayrılmaya kadar verdim.

Rallen ile Herwez uzun bir süre kafeterya’nın cılız ışıklarla bezenmiş ünitesinde sohbet ettiler.Saat 11 olmuştu.’’Hadi kalkalım’’ dedi Herwez; ‘’Yapacak işlerimiz var’’

Ben, kafamın ağrıdığını bahane ederek müsaade istedim:
-     Başım ağrıyor Herwez amca, Sonra devam etsek.
-     Peki sen bilirsin Rallen. Sen burada istirahat et bak sağ köşede, meteoroloji ile ilgili kitaplar var okur, bilgi edinirsin.Bende bu arada işlerimle uğraşırım.

Sözünü tamamlar tamamlamaz, kabul eder işareti manasında kafamı aşağı yukarı salladım.Bir kahkaha patlattı:
-     Ah siz gençler yok mu, hemen de gönül kaptırır, aşık olursunuz.

Rallen, Herwez’in bu konuşmasına bir anlam verememekle beraber, Kafasında Linda’nın dolaştığını, hissettiğini sezer gibi oldu.Biraz yüzü kızardı, yanakları pembeleşti bir o kadarda şaşkınlık içindeydi.

***

  Herwez çapkınca gülüşlerine bir yenisi ekleyip, sırtını dönüp odasına yöneldi.Rallen hala şaşkınlıklarla boğuşuyordu.
  Herwez’in, onun içinde yankılanan duygulardan nasıl haberi olabilirdi. Linda hemen hemen hiçbir şey bilmiyordu.Rallen’in içinde yankılanan hayal ordusundan haberi yoktu Linda’nın.Öğlen olmuştu.Herwez  öğlen molası için kafeterya ya indi.

-     Rallen, buranın güzel yemekleri vardır.Karnımda çok acıktı, bulutlarla, rüzgarlarla uğraşmaktan.Hadi gel karnımızı bir güzel doyuralım.Ha bu arada senin rüzgar hevesin-merakın ne oldu.İçinde hiç kıvılcım kalmamış gibi.
Susuyordum..
-     Sanırım sebebini de biliyor gibiyim hani.Kızım, Linda dan etkilendin dimi? Tabi cevap vermekte zor senin için.Bende senin yaşında iken nice aşklar yaşamıştım.

      Herwez amca ‘’nice aşklar yaşamıştım’’ derken, onunla aynı durumda olmadığım için hemfikir olamıyordum kendisi ile.Çünkü ilk kez böyle bir duygu yeşermişti içimde.İlk kez aşık oluyordum.Herwez sözlerine devam ediyordu, otobanda hız kesmeyen bir Ferrari gibi:
 
-     Bazıların da mutlu oldum, bazıların da acı çektim, yaşadığım aşklar içinde.Aşk gibisi yoktur Rallen.Senin ne durumda olduğunu gayet iyi anlıyorum.

Herwez’in, bu konuya bile babacan yaklaşımı Rallen’in dikkatini de çekiyordu. Kendisini ürkütmemiş olması da avantajdı tabi Rallen için.

-     Neyse Rallen. Ben karnımı doyurmak için birkaç seçim yapacağım.
-     Ben tokum Bayım.Size afiyet olsun.

Herwez  iştahlı bir şekilde mönülere yönelir.Rallen hala deri kaplamalı siyah koltukların üzerinde sanki bulutlarda gezercesine oturmaktadır.Vakit öğleni de geçmiştir.Bir müddet sonra, karnı doymuş bir şekilde Herwez belirir yanında ve ukalaca bir tebessüm ile:

-     Uyan artık Rallen! Hayal kurmak bir yere kadardır.Onun erkek arkadaşı var, daha doğrusu bir sevdiği!
Rallen’in başında şimşekler çakmaktadır. Gök gürültüleri gala vermektedir beyninin koridorlarında. Sanki meteoroloji merkezi kafasının içine kurulmuştur.

-     Hey Rallen sana diyorum.! Boşa hayaller kurma, hüsnü kuruntularla, Linda 4 Aydır biriyle çıkmakta.
Zaten doğru dürüst kulak vermediğim Herwez’in sözlerini bu sefer bir kere de kesmeye kararlıydım.
 
-     Bakınız bayım.Benim hakkımda, sanırım dış görünüşümdeki matlıktan faydalanarak yargılarda bulunuyorsunuz. Tamam kızınız güzel lakin henüz bir girişimde bulunmuş sayılmam. İçimde fırtınalar kopmuyor değil ama hiçbir şey de sonsuz değildir.

Rallen daha önce hiç aşık olmadığı için, bu kadar cesurca ve kendine güvenir bir şekilde konuşmaktaydı. Bilmiyordu ki, kalbini ilk kez ziyarete gelmiş, ve misafir değil yatılı kalmaya niyetli o aşk duygusu çok güçlü ve zalim bir duyguydu. Linda, Rallen’i ne kadar tanıyorsa, Rallen de aşkı o kadar tanımaktaydı.Yani hiç!.

Herwez, hemen savunma modu ile saldırı moduna giren Rallen’i sakinleştirme babında sözlerini biraz yumuşatma niyetine bürünür.

-     Kötü bir şey demedim ki Rallen. Sadece senin üzülmeni istemiyorum.

***

Rallen, Lindayı gördüğü andan itibaren, içinde Rüzgar merakı felan kalmamıştır.Üstüne üstlük birde Linda’nın sevdiği birinin olduğunu duyduktan sonra canı da sıkılmıştır epeyce.Herwez son söylediklerini yinelemek ister gibi, biraz sesini yükselterek:

   - Duyuyor musun dediklerimi Rallen?

Sustum. Sessizliğin içinde yüzmek iyi geliyordu bana. Pekala dedi Herwez  ‘’Sen bilirsin’’.

Artık bir an evvel eve dönmek istiyordum. Bir gün bile olsun bu şehirde kalmak iyi gelmeyecekti bana.

-     Herwez amca ben dönüyorum.
-     Nereye Rallen?
-     Eve.
-     Neden?, daha bir çok öğreneceğin şeyler var burada.
-     Çok kötü başım ağrıyor.Belki başka zaman.
-     Hasta isen doktora gidelim.Sağlık ihmale gelmez.
-     Yok yok, gerek yok. Rutin baş ağrılarımdan.Bir aspirinlik işi var.
-     Rutin baş ağrısı deyip geçme.Migren de böyle belirtiler vermektedir.

Herwez’in babammış gibi benimle ilgilenmesinden sıkılmıştım. Tabi Linda olayının da bunalma konusunda etkisi vardı. Herwez hiçbir şeyden habersiz sözlerini sürdürmekteydi:

-     Gel bizim eve gidelim.Otel havasından sıyrıl biraz.Hava değişikliği de etkili olmuştur baş ağrına.Hem sana evimde, rüzgarlarla ilgili topladığım dip notları, bilgileri de gösteririm.

Sanki Linda’ya bir şeyler beslediğimi çabuk unutmuş gibi evine konuk eden Herwez’e artık kızmaya başlamıştım.Üstelik rüzgarlar ile alakalı hiçbir şey öğrenmekte istemiyordum.Müthiş bir saldırı fikri canlanmıştı aklımda.Taze iken hemen önüme sürdüm:

-     Çok aşklar yaşamışsınız bayım, fakat size hiçbir tesiri olmamış gibi.

Herwez, biraz da Amca sıfatından, bay sıfatına konulduğunun da tesiri ile bir an suskun kalmayı tercih etti. No smoking (sigara içilmez) yazısına rağmen, elini cebine atıp meşhur yaldızlı sigaralarından biri çıkardı, artık unuttu mu bilmiyorum ama yasağa rağmen ateşlemişti bir füze gibi sigarasını. Derin bir nefesi içine okyanus gibi çektikten sonra döktürmeye başladı:

-     Aşk, damarlarda izinsizce gezen bir duygudur evlat.(Artık oda bana ismimle hitap etmiyordu, misilleme yaparcasına.) Ne zaman enjekte olacağı belli değildir. Konukların içinde ne yüzsüzüdür. Sen bana diyorsun  hiçbir tesiri olmamış diye ama sanırım sen ilk kez yaşıyorsun bu duyguyu.(Herwez hislerime tercüman oluyordu bir nevi.) Bak evlat, Çok dikkatli ve güçlü olmalısın diyeceğim ama aşka da karşı koyulmuyor ki.Aynı senin merakını uyandıran rüzgara konulamadığı gibi, ki aşk ondan kat kat daha manevi, kutsal, bir o kadarda güçlü duygudur. Kızımda, sevdiği erkek gibi bu duygunun deryasına kapılanlardan.Sen ne yapsan ne etsen de emeklerini fark etmeyecektir.Şunu da geç olmadan belirteyim ki, aşkın gözü kördür.Sevdiğinin haricinde değil dostlarını, annesini babasını dahi görmez.Sen sen ol kızımdan uzak durmaya bak.Bunu bir tehdit olarak değil bir amca tavsiyesi olarak algıla.Her ne kadar bana bayım deme yoluna dönmüşsen bile.(Herwez, bayım dememe alınmış gibiydi.Aramızdaki samimiyet kopuklukları biraz üzmüştü sanki onu.) Devam etti: Uzak dur diyorum çünkü; O hiçbir şekilde aldırış etmeyecektir sana.Gözleri kördür şuan.Ben babası olarak en iyi şekilde fark ediyorum bunu ve istiyorum ki  hep mutlu olsun.Hiçbir şeyin onu üzmesine, yaralamasına izin vermem.Sevdiği çocuğu da gayet iyi tanıyorum.Bu zamana kadar büyük bir sorun yaşatmadı kızıma.Aksi olursa zaten karşısında beni bulur.Dediğim gibi Rallen, (Artık alınması gitmiş gibiydi) Tamam rüzgarlar ile ilgilenmekten vazgeçmiş olabilirsin bu senin kararın fakat, en azından şimdi gerçekleşmesi imkansız durumlar üzerinde hayaller kurma.Bu senin içinde, kızım içinde, benim içinde iyi olur.Bilmem anlatabildim mi?

Susuyorum, en kolayı bu geliyordu bana..
     
Bir Pazar sabahı. Kuşlar dünün yorgunluğunu üzerinden atmış, yeni bir senfoniye hazırlanmaktalar. Yerde kıştan kalmış yapraklar sanki cenaze merasimine kımıldanmaktalar. Havanın soğukluğu kırılmış, güneş tepeye doğru adımlarına başlamış usul usul. Yollar, kıyılarında Frankfurt Belediyesinin itfaiye aracı ile suya tuttuğu kaldırımlar sebebiyle nem kırıntıları ile kokmakta. Rallen dönüş için hazırlanmakta. Herwez karmaşıklar içinde ve Rallen’in babası her şeyden habersiz evde beklemektedir..Saat 9 sularına gelmiş..Hiçbir şeyin tadı yoktur Rallen’in gözünde. Sokaklar acı acı siren sesleriyle inlemektedir. Fren gıcırtıları cabası. Geri dönüş yolculuğu için, Rallen minibüsün en arka koltuğa oturmuştur.Başını buz gibi cama dayamış ve yüzü, Frankfurt Caddelerine dalmış gözleri ile bir heykeli andırmaktadır.

  Artık Frankfurt’tan uzaklaşma zamanı gelmiştir.Minibüs hareket eder..

+2

3

3 ãëàâà
Gönül usanmaz, Aşkı ağırlamaktan..

Aşk bir başkadır.Yüreklerin derinliklerinde yüzmeyi sever.Kapıldın mı da girdabına bir daha kendini bulamazsın, ta ki o seni bırakana dek. Ki; pekte inatçıdır kolay kolay caymaz.İşte Rallen bunun idrakında değildir, evine doğru yolculuğunun son demlerini yaşarken.
Linda sevdiği ile huzurlu vakitler geçirmektedir.Bulutların üzerinde, ikisinden başka kimse yoktur sanki dünyada. Herwez, kendini işine vermiş hayatını sürdürmektedir. Hayat, kaderle bir olmuş ağ örme işini ustada sürdürmektedir.Tabi ki aşkında payı vardır bunda.

Kızıl saçlı delikanlı evine varır..

Aklımda, kendisinden kilometrelerce uzaklaşmış olmama rağmen Linda yatmaktaydı.Üstelik birini sevdiğini bildiğim halde.Gönlüme hiç bu kadar kızmamıştım. Neler oluyordu.Neden aklımdan çıkmıyordu bu kız. Bir neden daha düşünürken babam geldiğimi duymuş olmalı ki kapıyı açtı.

- Hoş geldin oğlum.
- Hoş bulduk babacım.
- Nasıl geçti seyahatin, merak ettiklerin hakkında bir şeyler öğrenebildin mi?

Gelişmeleri babama aktarma konusunda kararsızdım. Pekte niyetim yoktu. Öğrendim sayılır diye geçiştirdim. Üstelik yorgundum, hemen yatağa uzanıp, kendimi uykunun ellerine bırakmayı düşünüyordum. Saat 23:19’u gösteriyordu. Babama iyi geceler dileyip odama uzandım.Bir müddet sonra babam geldi ‘’Bir şeyler yemeyecek misin?’’ dedi, Tokum, canım istemiyor dedim.Halbuki karnım zil çalıyordu sabahtan beri bir lokma koymamıştım ağzıma ama iştahımda yoktu hani. İlk kez böyle oluyordum.Karnım zil çalarken yemek istememek ilginç bir durumdu benim için.

* * *

Gece yarısı. Saat 00:21. Havada narin bulutlar süzülmekte.Dolunay gökyüzüne hakim ve Linda yatağında terler içinde. Ateşi belirgin bir şekilde nüksetmeye başlar. Gece en sıkıcı anlarından birini yaşatıyordur Linda’ya. Ağzında belirsiz bir kuraklık. Susuzluğunu gidermek için yatağında doğrulur.Yalnız başı buna pek müsaade edecek gibi değildir.Luna parktaki dönme dolabı aratmayacak şekilde fırıldaklar çizmektedir gözleri. Bir anda kendini soğuk zeminle temas halinde bulur Linda. Yıllarca sırtında sabahladığı yatağının ayakları yanında soğuk nefesler almaktadır. Ensenin den boşalan terler, baharda harekete geçmiş çayları andırmaktadır. ‘’Baba’’ diye bağırır acizce, bitkince. BABA! BABAA!

Herwez, kızının sesini duyar duymaz hışımla fırlar yatağından. Öyle bir kalkar ki, sanki hiç dalmamış gibi gözlerinde uykudan eser kalmamıştır.Hemen kızı, Linda’nın yanında bitiverir. Gördüklerine inanamaz.Kızını ilk kez bu kadar mat ve solgun görmektedir. Sanki son anlarını yaşayan bir ceylan yavrusu gibi, gözleri önünde soluk resitali vermektedir Linda.

(Linda’nın ağzından) :

Ellerim ter içindeydi.Bir yandan da titriyordum.Babam çaresizce ve bir o kadar da acziyet içinde olanlara bir anlam vermeye çalışmaktaydı. Hemen telefona sarıldı ve acil servisi aradı.Nefeslerimin soğukluğunu ciğerlerimde hisseder olmuştum.Başın bir an dönmeyi kesti.Bu sefer mideme ağrı giriyordu.Neler olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum.

Acil Servis aracı 13 dakika sonra Herwez’in evinin kapısının önünde olur.Hemen sedyeyi indirirler ve Linda’yı usulca yatırırlar.Acı siren sesleri ile hastanenin yolunu tutar ambulans.
Herwez kızının yanında, elini sıkı sıkı tutmaktadır.Yol bitmek bilmemekte ve kızı derin soluklar almaya devam etmektedir.Nihayet acil servisin girişine gelirler.Hemen yoğun bakım ünitesine alınan Linda, doktorlar eşliğinde teşhiş için müşahede altına sokulur.Babası dışarıda sonucu merakla beklemektedir.
Saat 02:11’i gösterirken, yani yaklaşık 1 saat sonra doktor, Linda’nın olduğu üniteden dışarı çıkar.Bütün tahliller yapılmış ve sonucu babasına söylemek için ilerlemektedir.Doktorun ayak sesleri hastane koridorlarında yankılanmakta, Herwez doktorun gelişini pür dikkat seyretmektedir.Saçları siyah ve orta kısmı dökük, buğday tenli kahverengi gözlü, dişleri porselen kaplama olan doktor konuşmaya başlar:

- Op. Doktor Rumin TeacLes. Kızın yakını sizmisiniz?
- Evet Babasıyım.
- Bayım, daha önceden böyle vakalar geçirdi mi kızınız?
- Hayır ilk kez oluyor doktor bey.
- Üzgünüm ama sonuçlar pek iç açıcı değil.Bütün tahlilleri yapmış bulunmaktayız.Bir babanın duymasını istemeyeceği bir şey ama Kızınız Lösemi, yani kan kanseri.En kısa zamanda uygun ilik bulup nakil yapmamız gerekiyor.Şimdiden araştırmalara başladık biz.

Herwez’in dünyalar başına yıkılmıştır. Sanki göğsü, yer ile gök arasına sıkışmış, zor nefes alıp vermektedir.
- İyimisiniz bayım?
- Anlatın doktor bey.Kızım ne zaman ve nasıl kurtulur bu illet hastalıktan?
- Dediğim gibi bayım.Uygun bir ilik lazım.

Linda ve Herwez için zaman geçmek bilmemektedir. Sevgilisinin de hiçbir şeyden haberi yoktur, Rallen gibi. Zaman ilerler ve öğleyi geçer. Hala uygun bir ilik için umut ışığı aranmaktadır.Linda’nın sevgilisi Arcther nihayet haberi duyup hastaneye koşar ve durumu öğrenir. Linda’nın kanser olduğunu öğrenince bir duraksar sonra eskisi gibi göremez Linda’yı.Yani hastalığından ötürü bir soğukluk sinmiştir içine.Belki bulaşma korkusu belki de tiksinme. İçindeki aşk, altı delinmiş un çuvalı gibi boşalmaya başlamıştır.Bir fırsatını bulup yoğun bakım ünitesine girer Arcther.O anda bilinci yerine gelmiştir Linda’nın ve acı acı konuşmaya başlar Arcther, hasta bir kızın yanında.

- Linda, her şey buraya kadarmış. Hasta birini sevemem, hele kanser ise hiç. Kader bizi buradan sonra ayırıyor.Kendine iyi bak sana mutluluklar.

Arkasında ılık ve bir o kadar hüzünlü rüzgar estirerek, sevdiği erkek kapıyı kapatıp çıkar.
Linda şaşkınlıklar içindedir bir yandan bitkinliği sürerken, bir yanda da, çok sevdiği erkek onu hastalığı yüzünden terk etmektedir.

* * *

Herwez’in bundan haberi yoktur.Arcther usulca hastanenin arka kapısından çıkıp uzaklaşır ve sırlara kadem basar. Herwez bütün tanıdıklarını arayıp, uygun ilik için yardım istemektedir.Tabi aradıklarının içinde Rallen’in babası da vardır. Rallen’in babası durumu öğrendikten sonra ilk minibüs ile Frankfurt’a gitmek için hazırlanır ve tabi bu telaşı Rallen farkeder. ‘’Hayırdır baba kimdi arayan? Nedir bu acelen?’’ ‘’Oğlum Herwez’in bir kızı vardı Linda, o lösemi kanseriymiş.Uygun ilik bulunamazsa hayatını kaybedebilirmiş.’’Rallen üzgünlük ve şaşkınlık içerisinde, ‘’Bende geliyorum’’ der ve ikisi yola koyulurlar.Hastaneye vardıklarında Rallen ilgili doktora, ‘’Benim kanıma da bakın.Uygun ise yardımcı olmak istiyorum’’ der.Rallen’i hemen teşhise alırlar ve uygun ilik Rallen de bulunur.Fakat Rallen’in bir şartı vardır.Kesinlikle Linda bilmemesini istemektedir.Doktorlar Rallen’in şartını kabul eder ve ilik naklini yaparlar.Herwez’in de bundan haberi olmayacaktır...

Aradan 12 gün geçer..

Linda iyileşme periyodunu bitmiştir artık.Eski sağlığına kavuşmuş bir şekilde, taburcu olmayı beklemektedir.Uygun ilik, çok tez zamanda bulunduğu için saçlarının kesilmesine de gerek kalmamıştır.Hastalığına erken teşhis koyulup kısa bir süre içinde tedaviye alındığı içinde, hastalığının ilerlenmesi önlenmiş, taburcu olması yaklaşmıştır.İçinde sevdiği erkeğin terk etme yarası ile 15:30 gibi hastaneden taburcu olur.Babası ile arabalarına binerek evinin yolunu tutarlar..Hastanenin çamlarla çevrili bahçesinin soğuk bankında, onların eve gidişini izleyen bir çift göz vardır.Rallen’in ta kendisi..

Arabada konuşmaya başlarlar baba, kız :

- Nasılsın kızım biraz daha iyisin dimi şimdi?

Linda bir müddet konuşmamayı tercih eder.Ne var ki hala hazmedememiştir sevdiği erkeğin terk edişini.

- Linda kızım sana diyorum, iyimisin?

Linda konuşmaya karar verir:

- Arcther beni terk etti baba!
- Ne! ?
- Hasta olduğum için benimle olamayacağını söyledi.
- Seni gerçekten sevmiyormuş demek. Nasıl kanmışım ben onun bu iyi görünüşüne.
- Boş ver baba silmekten başka çarem yok.

Aralarında başka bir konuşma geçmez ve eve varırlar.

Günler günleri kovalamakta, saatler yelkovanla ahenk uyumunu usulca sürdürmektedir.
Linda’nın hastalığı geçmiş olsa da, kontrol için her hafta hastaneyi ziyaret etmektedir.Bir gün yine babası ile ziyarete geldikleri zaman Hastanede Rallen ile karşılaşırlar. Herwez de kızı da ilik olayından habersizdir hala.

- Hayırdır Rallen ne işin var burda? diyerek Herwez, elini omzuna atar Rallen’in.
- Kızınızı merak etmiştim son durumu ne oldu diye.

Linda bunu duyunca irkilir.Düşünme moduna geçer saniyeler içinde.Bir yanda 4 aydır çıktığı erkek arkadaşı onu hastalığı yüzünden bırakmış, öte yanda tam tanımadığı ve diyalogu sadece bir günaydından ibaret erkek, kendisinin sağlığını sormaktadır.Herwez gerçek aşkı bundan sonra görecektir.Gerçekten kızını seven ve sadık kalacak olan erkeği.Bunu da hissetmiştir artık.Linda sessiz kalır babası tercüme edercesine konuşur:

- Evet kızım iyi çok şükür.Uygun bir ilik bulduk kısa zamanda ve hayata bağlandı yeniden fakat iliğin sahibini bulamadık, teşekkür bile etme fırsatımız olmadığı içinde buruk sevincimiz.

‘’Hayır sever biri, genelde ismini gizler’’ diyerek söze katılır Linda.’’Filmlerde de böyle olur hep.’’
Rallen sessizliğini bozmamaktadır, en iyi becerdiği şeyi.’’Hadi gel Rallen, bu sevincimize ortak ol, beraber kutlayalım bunu’’ der Linda’nın babası. Rallen bir yandan Linda ile olacağından heyecana kapılır, bir yandan da sevgilisi ile hala çıktığını sanarak tereddüt eder.Bu tereddüdünü farkeder bir şekilde babası :

- Linda sevdiğinden ayrıldı Rallen. Daha doğrusu sevdiği terk etti onu.

Babasının böyle demesine çok içerleyen ve kızan Linda ‘’Hadi gitmiyor muyuz?’’ diyerek sözü keserken, Herwez’in dediklerine çok sevinen Rallen’in yüzünde gizli tebessümler oluşmuştur.Tabi terk edildiğini öğrendiği Linda’nın üzgünde olacağını düşünerek buruklukta sinmiştir içine.

Bir bahar akşamında, güzel bir yerde akşam yemeği yemektedirler, Herwez, Rallen ve Linda. Herşey artık yoluna girmiş gibidir. Burukta olsa, hastalığından kurtulduğu için Linda, herkesin yüzünde tebessümler konferans vermektedir.Mönülerden seçim yapılır ve yemekler gelir.Rallen çaktırmadan kaçamak bakışlar atmaktadır Linda’ya.O güzel gözlerini doya doya izleme gayretindedir.Birde rahatça bakışlarını görebilse, başka bir şey istememektedir hayattan. Karşısında o kadar güzel bir canlı otuyordur ki Rallen’in, yemek yiyişini izlemek bile karnını doyurmaktadır. İçinden, bir meleğe nasıl bu kadar yakın olduğuna şaşmaktadır ayrıca.

Linda’nın karşısında sanki suda sabun gibi eriyordur zaman. Saniyeler dört çeker, dakikalar yarış atıdır.Rallen’e en çok dokunan, konuşmaya bir türlü başlayamaması, bir tek kelam bile edememesidir Linda ile.

Yemeğin ortasında Rallen’in cebi çalar ve arayan gizli bir numaradır.Rallen yes tuşuna basar ve alo demeden dinlemeye koyulur.Rallen, gizli arayanın dediklerini dinledikçe yüzü asılır, matlaşır ve kan beyninde sanki sömürge sahibi bir ülkeymiş gibi baskı yapmaya başlar. Bir müddet sonra elinden telefon düşer.Artık hiçbir şey duymamaktadır Rallen, daha doğrusu duymak istememektedir..

Êîíåö 3 ãëàâû, ïðîäîëæåíèå ñëåäóåò

+1

4

4.ãëàâà
’Dallar kırılır, duyguların içinde.’’

Orman yeşili, minyatür titanik şeklindeki 4X4 KIA Sorento Jip, Acı bir frenle Rallen'in Lindaya ilik bağışladığı hastanenin önünde durur.
Rallen hışımla araçtan inerek, alüminyum kaplamalı hastane kapılarını adeta deşerek içeriye dalar.Hayatının sonbaharını yaşamakta olan babası Kalp krizi geçirmiştir.
Babasının bulunduğu odaya gelir.Camdan, babasının hortumlara bağlı halini görür.Başını cama dayar ve gözyaşları nem olur göz çukurlarının altında.Herwez elini Rallen'in omzuna koyarak:

- İyileşecektir Rallen.Baban kuvvetlidir.Hayata direnecektir merak etme.

Linda sessizce oturup beklemeyi yeğlemektedir.İlaç kokan hastane koridorları içinde.Aradan saatler geçer.Rallen iki eli ensesinde diz çökmüş vaziyette babasının bilincinin yerine gelmesini beklemekte,Herwez, bir o yana bir bu yana dikiş dokurcasına koridorda hızlı adımlarla yürüyerek arkadaşının iyileşmesini beklemekte ve Linda.. Linda kafasında bin bir soru işareti ve belirsiz duygular eşliğinde sükunete boğulmuş vaziyettedir.
Aradan 45 Dakika daha geçer,yüzyıl gibi.Bir ara Rallen'in babasının yattığı odanın önünde konuşturma olur.Doktorlar girip çıkıyor, telaşla birbirlerine bir şeyler söylüyorlardır. Rallen ve diğerleri buna bir anlamam verememekte ve çaresizce
olan biteni izlemektedirler.İki Hemşire daha girer odaya.Bir an sesler kesilir.Ortada ne bir parazit vardır nede bir gürültü uğultusu.Kapı yavaşça açılır.Yılların eskittiği yüzünden okunan, bir çınar boyundaki doktor, başı eğik ve mat yüzüyle odadan dışarı çıkar.
Acı haberin kokusu daha şimdiden yanık sessizlikteki koridorlara sinmiştir.Kıyameti kopartacak cümleler dökülür doktorun ağzından:

- Üzgünüz. Hastayı kaybettik.

Rallen yere çöker.Hatta yerle birdir.Herwez'in göz yaşları, göz bebeklerinin tabutunu kaldırmaktadır sanki.Linda mat bir üzüntü içinde, elinden geldiği kadar hüzünlü gözükmektedir.Rallen'in ailesinden tek kalan eser, Ruhunu teslim etmiştir dakikalar önce.
Bunun Rallen için ne ifade ettiğini, Rallen'den başkası bilememektedir.

Ertesi gün..

Cenaze hazırlıkları yapılır ve Mezarlığın yolu tutulur.Dünya karadır Rallen'in gözünde.Yollar zindan kokar, ayaklarının altında. Kalbi o kadar daralmıştır ki, şuracıkta babasının yanına uçmak istemektedir.
Tabutla beraber, yerin altına indirilir Rallen'in babası.Daha doğru dürüst doyamamış babasını artık topraklar paylaşacaktır.Son merasimde düzenlenir ve yavaş yavaş eli eteği çekilir milletin.Rallen mezarı başında babası ile başbaşadır.

.. ve babası ile konuşmaya başlar Rallen, Mezarlıktaki bütün ağaçları ağlatırcasına:

- Babacığım..Sen burada soğuk topraklarla tanıştın, ben yüreğime ilk kez uğrayan aşkla tanışmıştım sen hayatta iken.Sana söylemeye zamanım bile olmadı.Bir kızı sevdim baba.
Sen sorardın ya hep, ''Kız arkadaşın yok mu hiç Rallen?'' diğe. İşte beraber olmasak bile birini seviyorum artık baba.Sen duyuyorsun beni yinede.Biliyorum duyduğunu.Beni bir kızla görmeyi çok istiyordun ama olmadı.Şimdi içimde bir melek yaşıyor.Gidip ona aşkımı haykıracağım.Kabul ederse teklifimi, beraber yanına geleceğiz babacığım.Gül koyacağız, üzerindeki soğuk ve vefasız topraklarının üzerine.Onlar seni benden ayırdılar ya,
Artık hiç sevmiyorum toprağı,kumu, taşı.. Babacığım seni çok sevmeye devam edeceğim, annem gibi.Ölüm ayırsa da ikimizi, sevgime kimse engel olamayacak.

Rallen bu sözleri tamamladıktan sonra, Babasının toprağına bir öpücük kondurur ve ayağa kalkarken bir damla yaş düşer toprağa.Toprak hemen emer Rallen'in bir tanecik gözyaşını.Sanki babası eliyle almıştır gözyaşını, Oğlunun dediklerini dinlemişçesine.

* * *

Linda beyazlıklar içindedir.Etrafında bir o kadarda yeşillik.Rallen mavi giymiştir, karşısında bir prens gibidir.Rallen beyaz bir güvercin verir Linda’ya. Güvercin o kadar tatlı ve masumdur ki, sevgi saçmaktadır Linda’nın avuçlarına.Beraber bir nehir boyuna inerler.Balıkları görürler, rengarenk.Su ışıl ışıldır.Dalgalar yeni doğmuş bebekler gibi minik hareketlerle dans etmektedir, gölgelerde gümüş bilyeler gibi.
Saat 09:44’dür, Linda gözlerini açtığında. Sabahın ışıkları içerisini kolaçan etmektedir.Kızıl ve mavimsi..Güzel bir rüyadan uyandığı için üzgünken, bir o kadarda anlam vermeye çalışmaktadır.Rallen rüyasına girmiştir çünkü.İçinde, ona karşı aşka dair pek bir şey yoktur ama kıvılcımların fısıltılarını duyar gibidir.Linda bu düşüncelerde iken babası girer içeri.Hadi kızım kahvaltı hazır.(Hastalığının üzerinden günler geçmesine rağmen babası hazırlamaktaydı kahvaltıyı.) Beraber kahvaltı masasına oturdular.Babası sıcak çaydan bir yudum çekip kafasını doğrulttu:

- Rallen hakkında ne düşünüyorsun kızım?
- Ne gibi baba?
- Yani iyi bir çocuğa benziyor dimi?
- Sanırım evet.(Linda, aşkının terk edişinden sonra güvenme duygusu, sanki bir fil ordusunun istilasına uğraşmış gibi ezik ve yaralıydı.)
- Bir ara akşam yemeğine misafir edelim mi ne dersin?

Linda, elindeki çatalı, salamların üstünde gezdirmeye başladı ve ekledi: ’’Olabilir’’.

Akşam olmak üzereydi.Herwez, Rallen’e durumu bildirdi ve akşama yemeğe çağırdı.Rallen kabul edip akşama geleceğini söyledi.Hava ısınma ve soğuma arasında kararsızdı.Bulutlar bir o yana bir bu yana dans ediyordu deli rüzgarla ve akşam olmuştu..
Sofra düğün hazırlığından geçmiş gibiydi.Hemen hemen her şey vardı.Herwez varlıklıydı.Zaten babasından da yüklü bir miras kalmıştı.Yerlerini alıp atıştırmaya başladılar.İlk birkaç dakika çatal kaşık sesleri hakimdi ortalığa.Sonra Rallen siftahı yaptı, çatal kaşık seslerini anında kesercesine:

- Okuyor musun Linda?
- Lise mezunuyum.Üniversite sınavlarına girmeyi düşünmedim.
- Neden peki?
Linda sinsi bir tebessümle şımarıkça omuz silkerek:
- Lise yeterli geliyor bana.

Hafif bir tebessüm ettim bende.Babası birkaç hayat hikayesini anlattı, biraz da okul hatıraları dinledik Linda’dan.Sonra yemeğimiz konuşmalar eşliğinde sona erdi.Linda sofrayı toplamaya başladı babası da yardım etti ona. Çay servisi olacaktı sanırım, çünkü balkona doğru yönelmiştik.Çok güzel manzarası vardı evin. Balkonun köşeleri cak caklı zincirlerle süslüydü.Bu güzelliğe çay servisi de eklendi.Çayı çok severim...
Çaylarımıza start verecekken bu sefer Linda söze başladı:

- Sen ne mezunusun, nerede yaşıyorsun. Yaşın kaç.?

Linda sorularını adeta otomatik magnum gibi sıralıyordu yüzüme.Babasının da içeride olmasını fırsat bilerek samimi soruları da yöneltmişti.Üstelik senli benli takılıyordu. Buz mavisi bakışlarına daha fazla dayanamayıp dile geldim:

- Ortaokul mezunuyum.Maddi durumdan ötürü, tahsilimi ilerletemedim.
Linda hımm dercesine kaşlarını yukarı doğru oynatıp çayından bir yudum çekti.Devam ettim:

- Yaşım 22. Hayatta ailemden bir tek babam vardı.Artık yalnızım kimsem yok.
- Peki ya akrabaların?
- 1998 yılında 2 amcam, 2 yengem ve dayımla evin bahçesinde piknikteydik.Babam içeride köfte yoğuruyor, Ben ise dışarıda masaları servise hazırlıyordum.Birden bir gürültü duydum, müthiş bir patlama! Izgaranın tüpü patlamıştı.Izgara başında olan iki amcam oracıkta hayatlarını kaybettiler.Yengemin birisi ağır yaralanmıştı.Hastaneye kaldırılırken hayata gözlerini yumdu.Diğer yengem ise kocasının yokluğuna dayanamayıp 1 ay sonra aşırı stresten komaya girince, onu da kaybettim.Dayıma gelince, piknikteki olaydan dolayı değil ama şuan felçli tamamen.Ben ise hafif sıyrıklarla kurtuldum..

- Çok kötü bir durum Rallen. O an çok üzülmüş olmalısın.Peki sonra kendine gelebildin mi ben olsam bir hafta bunalım geçirirdim.
- Kendimi toplamam zor oldu tabi ama uzun sürmedi.Annemi daha önce kaybetmiş olmam, beni hayatta acılara karşı baya bir güçlü kılmıştı.
- Anlıyorum.(Yüzünü, kurnazca bakışlarınla bürüyerek ve hafif bir pembelikle):
- Kız arkadaşın var mı yada oldu mu?
- Hayır. Hiç olmadı.

Linda buna pek şaşırmamış gibi gözükmeye çalışıyordu ama gizleyemiyordu kendisini.

- Benim, yakın zaman önce vardı ama terk etti beni hastalıktan ötürü.

Edebiyat parçalama fırsatı geçmişti elime:

- Gerçekten sevmiyormuş seni demek. Hakikaten aşık olan bunu yapmaz.

Sanki aşktan anlıyormuşçasına, paçalarımdan deneyim fışkırıyormuş gibi konuşuyordum.Kendimde şaşırmıyor değildim hani.Oda benden aşağı kalmaz bir edebiyatla süslüyordu cümlelerini:

- Haklısın Rallen.Birinin seni gerçekten sevip sevmediğini anlaman için, büyük sınavlardan geçtiğini görmen gerekiyor.Eğer iyi bir puan topluyorsa sadakati tamdır.

Linda, artık Rallen’i büyülemeye başlamıştır.Zaten güzelliği ile 1-0 önde başlayan Linda, artık Rallen’in kalbini feth etmiştir. Rallen aşıktır Lindaya ve Linda da pek kayıtsız değildir eskisi gibi Rallen’e..

Aradan birkaç gün geçer.İki gencin arasındaki samimiyet, iletişim ve sıcaklık belirli boyutlara nüksetmeye başlamıştır.Artık flört kıvamına gelmiştir arkadaşlıkları.Bir gün cafede buluşma kararlaştırırlar.Bu onların ilk çıkışı olacaktır.Artık sevgilidirler.Herwez de artık durumları görmektedir ve memnudur kızının mutlu olmasından.Öyle ki ikisinin birlikte karar aldığı İstanbul Gezisine izin bile verir.Uçak biletlerini alırlar ve onları hava alanına bırakır Herwez.Henüz çıkmalarının 10’uncu gününde, İstanbul’a gezmeye gideceklerdir.İkisinin de yüreklerinde serçe çırpınmaktadır.Linda buna benzer durumu birkaç kez yaşamış olsa da, Rallen ilk kez aşık olduğundan yeni tanışmıştır bu durumla.

Uçak piste kurulur koca bir kartal gibi.Yolcular kontrolden geçirilip uçağa alınmaya başlanır.Rallen ile Linda el eledir.Valiz kontrollerinde bile bir an olsun bırakmazlar birbirlerini.Uçağa binip yerleşirler.Hostesler rutin hatırlatmalarını, rutin nakaratlar gibi, hareketlerinle yerine getirirler.Beyaz, dev kartal, Frankfurt semalarına dalışını gerçekleştirir ve İstanbul semalarında süzülmek için tok bir gürültü ile kalkışa geçer.Türkiye ye doğru yolculuk başlamıştır..

ïðîäîëæåíèå ñëåäóåò

+1

5

Âîò ýòî äà!

0